Dr. Harun Kaya ( Gazi Mahallesinde Hekim )
12 Mart olduğunda İzmir’deydim. Olayları duyunca aynı gün İstanbul’a döndüm. Dışardan mahalleye giriş ve çıkışlar yasaktı. Doktor kimliğimi gösterip, polikliniğimin mahallede olduğunu girmem gerektiğini belirttim. Polisler bana mahalleye girişin tehlikeli olabileceğini belirttiler. Ben de “burası benim mahallem. Ben herkesi tanıyorum herkes de beni tanıyor dedim ve mahalleye girdim.  Mahalleden içeri girdiğimde anayolların hepsinin kapalı olduğunu gördüm. Ara sokakları kullanarak polikliniğe ulaştım. Polikliniğin önü ana baba günüydü. Adeta bir savaş manzarası vardı. Olaylar olduktan sonra yaklaşık dört gün mahalleden çıkamadık. Çünkü insanların mahalleye giriş ve çıkışları yasaklanmıştı. Eczane ve diğer birkaç resmi sağlık kuruluşları dâhil birçok yer kapalıydı. Biz o günlerde hizmet veren tek sağlık kurumu pozisyonuna düştük. İlaç sıkıntısını ciddi anlamda çektik. Kendi stoklarımızı tükettik. O dönemde ortak olduğum arkadaşla oturduk bir prensip kararı aldık. Böylesine sosyal bir olayın içinde biz insanlardan hiçbir ücret alamazdık. Ne kadar imkânlarımız varsa bizi nereye kadar götürecekse oraya kadar götürsün dedik. Bu sıkıntıları yaşarken birçok yerden de destek geldi tabii. Mahallemizde bulunan hemşire ve hekim arkadaşlar ve eczacı dostlar yardıma geldi. Biz onlarla birlikte on beş yirmi gün girmediğimiz cadde sokak ve ev bırakmadık. O günkü yaralıların tedavilerini gerek ayakta gerek yatakta yaptık. Çok iyi hatırlıyorum. On beş yirmi gün sonra arabamızda benzin cebimizde de para kalmamıştı. Tabii olaylarda ağır yaralılarda vardı. Çok sıkıntı çektik. Çok engellemeler oldu. Tedavi yapmayı bırakın bizler ciddi baskılarla karşı karşıya kaldık. O günlerde sivil kıyafetli bir kişi poliklinikte içeri girdi. Ben o gece nöbetçiydim. “burayı kapatmamız gerektiğini bunun baş komiserin emri olduğunu ve yarın burası açık olursa burayla ilgili sorumluluk üstlenmeyeceklerini dolayısıyla sıkıntı olacağını” söyledi. Ben de ona “sizin baş komiseriniz il sağlık müdürü mü? İlçe sağlık müdürü mü yoksa vali mi? Buralardan herhangi bir karar çıkmadan buranın kapanması söz konusu olamaz. Savaş esnasında bile kendi bulunduğumuz konumu bozmayız. İnsanları tedavi edeceğiz ve kapatmayacağız” dedim. O dönemde hayatını kaybeden insan sayısı çoğalabilirdi. Birçok insan bu anlamda kurtuldu.
12 Mart kendiliğinden çıkmadı  tabii. Bu son derece planlı ve programlı bir olaydı. Susurluk kazası esnasında bunun nasıl geliştiği kısmen ortaya çıktı. Tabii esas temel neden Türkiye’nin yumuşak karnını karıştırarak Alevi-Sünni çatışmasını ön plana çıkartmaktı. Burada ki saldırıları sünniler yaptı diye ortalığı karıştırmaya çalıştılar. Ama halkımız bunun böyle olmadığını gördü. İnanmadı. Alevisi Sunnisi bir arada yaşananlara birlikte tepki gösterdiler. Provokatörlerde yaptıkları ile kaldılar. 12 Mart döneminde yaşananlar hiçbir siyasal harekete mal edilemez. Bu halka mal olmuş bir durumdur. Siyasal yapılarda ki arkadaşların bu durumu kendilerine mal etmemeleri gerekiyor. Çünkü burada Türküyle Kürdüyle Alevisi Sünnisiyle siyasal kurumları ve demokratik kitle örgütleri ile birlikte artık insanlar bir bütün oldu. Dolayısıyla bugünü belli bir siyasi anlayışa ya da bir düşünceye bağlamak yanlış olur. Gazi Mahallesi ile ilgili olaylarda herkesin ortak bir şekilde müdahil olması gerekiyor. Örneğin ben bir hekim olarak müdahil olmak istiyorum. Burada ki o eksikliğe çok düşüldüğünü hala da bunun devam ettiğini düşünüyorum.
Bu topraklarda yaşayan bizler inancı  ve kimliği kim olursa olsun bu toprakların bize ait olduğu duygusunu içselleştirmek gerekiyor. Eğer biz bunu içselleştirmezsek ki ben bunu beceremediğimizi 50 yıllık yaşamımda gördüm, bizi kullanmaya bizi birbirimize kırdırmaya yumuşak karnımızdan faydalanıp bizim geleceğimizden kötü oluşumlar sergilemek isteyen ciddi güçler var. Buna karşı bizler ortak akıl geliştirmek zorundayız. Aslında bütün bu süreç içerisinde yaşadıklarımızın özetidir bence bu olanlar. Bir toplum düşünün ki kendi öz evlatlarını, evlatlarımızı katliamlara kurban versin. Bunu savunmak mümkün değil. Fakat bunu öncelikle halkın önüne koyacak bir siyasi perspektif ortaya çıkarmak gerekiyor. Şartların olgunlaşması için bu zaman gayet uygundur. 
*Bilgi notu:Bu yazı aynı zamanda 13 Mart 2010 tarihinde Evrensel Gazetesinde köşe yazısı olarak yayımlanmıştır.
-------
http://www.vartositesi.com ( VARTONUN ÇIĞLIĞI)

Gönderen www.vartositesi.com 16 Mart 2010 Salı

0 yorum

Yorum Gönder

Subscribe here

[ + ]